16 Ekim 2015 Cuma

Kan Kardeşliği


Yer Ankara. Başkentimiz. Koca bir ülkenin kaderini elinde bulunduranların kenti. Hükümetin, yargının, ordunun, emniyetin merkezi. Habersiz bir kuşun bile uçamayacağı bir kent. Buna rağmen barışı ve kardeşliği savunmak için toplanmak zorunda kalan insanlığımızın ortasında, bir halayın kardeşliğinde patlayan bombalar; karanlıklardan çıkıp gelen, kahpeliğin ve alçaklığın ateşi ile yakan, yıkan... Duymaya ve görmeye alıştırılmak istendiğimiz bir dehşet: Kan gölü bir meydan ve kurban edilen insanlar. Erkekler, Kadınlar; Kürtler, Türkler, Lazlar, Çerkezler; Sünniler, Aleviler... 

Artık hangi yürek barışa inana bilir? Ya da hangi ağız haykırabilir "kardeşlik" diye?... Umut var mı hala? Söylenecek bir söz geleceğe dair kaldı mı kelime dağarcığınızda? Bilmiyorum.

Ölüme alıştırılmak isteniyoruz; bir kadermiş gibi kibre ve doyumsuzluğa feda edilmeye... Hayat adeta anlamsızlaştı. Artık sevmek ve sahip olmak istemiyoruz. Çocuklarımızın saçlarını okşamaktan, sarılıp koklamaktan korkuyoruz; alışmak istemiyoruz, çünkü zamansız ayrılığın korkusuna kapılmışız... 


Ama bize dayatılan kaderi yaşamak zorunda değiliz. Ne kurbanlık koyunlar gibi sıramızı beklemek, ne de korkup saklanmak istiyoruz. Karanlığa inat, insanca bir yaşam için direnmekten başka çaremizin olmadığı bir gerçek. Akıl ve vicdan sahibi canlılar olarak elimizden kayıp giden yaşamlarımız, insanlığımız, geleceğimiz ve en önemlisi de çocuklarımız için eşitlik, kardeşlik ve barışta ısrarcı olmalıyız.

"Kan Kardeşliği" değil "Yaşam Kardeşliği" umuduyla..








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..