17 Eylül 2015 Perşembe

Yılmaz Güney Ve Bir Çocuğa Hikayeler

Türkiye'de sinema denince hem aktörlüğü hem de yönetmenliği ile ilk akla gelenlerden biri Yılmaz Güney'dir. Yoksulların, ezilenlerin beyaz perdedeki kahramanıydı. Toplumsal yaralara değinen filmleriyle önemli başarılar elde etmiş, Cannes Film Festivalinde en iyi film dalında "Altın Palmiye" ödülünü ülkemize kazandırmıştı.

Yılmaz Güney sinema dışında edebiyat alanında da senaryo, öykü ve roman türünde eserler üretmiştir. Seksenli yılların başında, sekiz- dokuz yaşlarımda babamla bir kitapçıyı gezerken bana hediye edilen bir çocuk kitabıyla ilk kez Yılmaz Güney ismini duymuştum.
Kitabın ismi "Oğluma Hikayeler" idi. Heyecan ve merakla okuduğumu hatırlıyorum. Haslet Soyöz'ün çizimleriyle etkileyici bir kitaptı.

Oğluna yaşam karşısında insani ve toplumsal bir bilinçle, yön ve fikir veren bir babanın hikayelerinden birini sizinle paylaşmak istiyorum:

Şeftali çekirdeğine inan kendi gücüne güven

Küçük çocuk, şeftali çekirdeğini dişiyle kırmak için zorlanıyordu.

Babası ona dedi ki:
"Oğlum!.. Şeftali çekirdeğini dişinle kıramazsın!"

Çocuk, şeftali çekirdeğini dişiyle yeniden zorladı. Şeftali çekirdeğinin traktör lastiklerini anımsatan pütürlü sert kabuğu dişlerinin yüzeyini eriterek çıtırdattı... elini acıyan dişine götürdü çocuk. Dişi sallanıyordu.

"Oğlum" dedi babası yeniden. "Şeftalinin çekirdeği serttir, yazık edersin dişlerine."

Çocuk inat ediyordu. İlle kıracaktı bu sert çekirdeği. Yere koydu ve ayakkabısının topuğuyla üzerine bastırdı. Kırılmıyordu çekirdek. 

"Sen inatçıysan, ben senden daha inatçıyım." dedi çocuk.  

Bu kez bir taş aldı eline; taşla kırmayı denedi. Her vuruşta bir yana fırlıyordu çekirdek.

"Şeftali çekirdeği çok serttir oğlum" dedi babası.

"O küçük taşla kıramazsın!"

Çocuk öfkeyle çekirdeği tekmeledi. Çekirdek, tulumbanın yanındaki toprağa düştü. Çocuk öfkeyle bastı üzerine, iyice toprağa gömdü.

Aradan günler geçti. Çocuk şeftali çekirdeğini unutmuştu. Gecekondu mahallesinin çocuklarıyla oynuyordu. Babası çağırdı onu.

"Bu ne oğlum?" dedi. 

Çocuk babasının parmağıyla gösterdiği yana baktı. Küçük, iki yeşil yapraklı bir ot gördü.

"Ot" dedi.

"Ot değil" dedi baba.

"Dişlerinle ve taşla kıramadığın şeftali çekirdeğinden çıkan şeftali ağacının fidanı."

Çocuk, inatçı sert çekirdeği anımsadı. Dişiyle kıramadığı, taşla kıramadığı, tekmeyle kıramadığı çekirdek fidana dönüşmüştü işte. Bu fidan büyüyecek ve ağaç olacaktı; çiçek açacaktı...şeftali verecekti. Şaşırdı...

Babası ona dedi ki: "Oğlum... ne zaman, hangi koşullarda olursan ol, dara düştüğünde şeftali çekirdeğini anımsa. Dişinle kıramadın o çekirdeği, taşla kıramadın. Ama uygun toprağa düşen çekirdek, günü gelince o sert kabuğu parçalar, toprağı deler ve yeşerir. 

Nedir o çekirdeği bu gücü veren oğlum?

Çekirdek, kabuğunu parçalayan gücü kendi içindeki çelişmelerden alır oğlum. Her şey kendi içinde zıtlarını taşır. Her şey kendi içinde, kendini değiştirecek, başkalaştıracak özü taşır."

Çocuk dikkatle babasını dinliyordu.

Baba gülerek dedi ki: "Şeftali çekirdeğine inan kendi gücüne güven"






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı seçeneklerdeki Anonim sekmesine tıklayarak kayıt olmadan yapabilirsiniz..